Küllerle yapılan dünya turu

Küllerle yapılan dünya turu
Paulo Coelho’nun “Akan Nehir Gibi” isimli kitabının sayfalarında başından geçen olayları, ona anlatılan hikayeleri ve hayatini meydana getiren nehirdeki düşüncelerini anlatmış… Ölüm konusuna da sık sık değinmiş kitabında… Bunların içinden “Dünya Turuna Çıkan Ölü” ismini verdiği bölümse beni çok etkiledi.
Fransız Le Figaro gazetesinde Guy Barret imzalı bir yazıdan bahsediyor Coelho. 2001 yılının Haziran ayında yaşanmış gerçek bir olaydaki kişi Amerikalı bir kadın olan Vera Anderson. Yaşlılığında ağır bir kardiyovasküler rahatsızlığa yakalanıyor ve yıllarını bir odada, oksijen makinesine bağlı halde geçiriyor. Vera’nın hayali dünya turuna çıkmakmış ve bu hayalini gerçekleştirmek için emekli olana dek para biriktirmiş. Tüm bunları planlarken de ömrünün tamamını Medford şehrinde geçirmiş, hastalığı ile birlikte de kalan zamanını oğlu Ross’a yakın geçirmek için Colorado’ya taşınmıştı. Son yolculuğuna çıkmadan önce bir karar aldı Vera. Sağlığında bile gezememişti, öyleyse öldükten sonra dünyayı gezecekti.

Ross noterde annesinin vasiyetini resmileştirdi: Vera öldükten sonra yakılmak istiyordu. Ve vasiyeti devam ediyordu. Külleri iki yüz kırk bir küçük poşete bölüştürülecek, bu poşetler ABD’nin elli eyaletindeki posta müdürlüklerine iletilecek, oradan da dünyanın yüz doksan bir ülkeye gönderilecekti – böylece bedeninin en azından birer kısmı hep hayalini kurduğu yerlere seyahat edecekti.

Vera’nın ölümünden sonra, Ross annesinin son arzusunu yerine getirmiş ve her pakete eklediği kısa mektupta, poşetteki küllerin annesine yaraşır bir noktaya saçılmasını rica etmişti.

Ve ne mi olmuş? Vera Anderson’un küllerini teslim alan insanlar Ross’un arzusunu kırmamışlar. Dünyanın dört bir yanında sessiz bir dayanışma ağı kurulmuş, Vera’yı tanımasalar da arzusuna sempati duyan insanlar Vera’nın küllerini gittiği yere göre değişen, birbirinden farklı törenlerle uğurlamışlar.

Böylece Vera’nın külleri, Aymara yerlilerinin kadim geleneklerinden hareketle Bolivya’daki Titicaca Gölü’ne; Stockholm’deki kraliyet sarayının karşısına; Tayland’daki Chao Phraya Nehri’ne; Japonya’daki bir Şinto tapınağına; Antarktika’nın buzullarına; Sahra Çölü’nün kumlarına saçılmıştı. Güney Amerika’daki bir yetimhanede görevli rahibeler bir hafta boyunca dua ettikten sonra külleri bahçeye saçmışlar, ardından da Vera Anderson’ın oranın bir nevi koruyucu meleği ilan edilmesine karar vermişler.

Ross Anderson’a beş kıtadan, annesinin son arzusunu yerine getiren her ırk ve kültürden adam ve kadından fotoğraflar gönderilmiş.

Gezmeyi, keşfetmeyi, kültürel farklılıkları yerinde gözlemlemeyi seven biri olarak “daha güzel ölüm mümkün mü?” sorusunun yanıtı gibi hissettirdi benim kalbime… Birbirimi yok saydığımız, kollektif yaslarımızı hiç gördüğümüz günümüzün ayrışmış dünyasında Vera’nın hikayesi bir ümit ışığı gibi…

Onun varlığına saygı, sevgi ve cömertlik gösteren bu güzel niyetli dünya insanlarının varlığını hissetmekse çok iyi geldi bana…

Bir dua da Türkiye’den, benden sana gelsin Vera Anderson… Belki bunu okuyan kişiler de bir an için ellerini kalplerine götürüp senin adını fısıldayacaklar o bilinmez aleme…

Ve Coelho’nun aynı yazıda bahsettiği gibi, gelecek yaşamımızda bize aşina gelsin diye, her gittiğim ülkede minicik kesip saçımdan; tekneyle gezdiğim bir nehre, uçurumundan baktığım bir yamaca, uçaktan atlarken gökyüzüne saçarım belki ben de… Bir daha doğarsam eğer, belki aşina gelir oralar bana yine yeniden…
Yas ile ilgili diğer notlarımı okumak istersen buraya tıklayabilirsin.  
Paulo Coelho hakkında detay bilgi için de www.paulocoelhoblog.com adresini ziyaret edebilirsin.
Facebooktwittergoogle_pluslinkedin

Benzer yazılar

Yorum Yapın

*